16 Şubat 2013 Cumartesi

Efsane Öğretmen


Efsane Öğretmen
Çalışmaktan yaşlanmaya zaman bulamayan, 60 yıllık bir eğitimcinin yaşamı…
Bizi ileriye götüren yegane mesleğin başıdır, öğretmenlik. Öğrencilik yıllarında öğretmenden küçücük bir bilgi bile bugünümüzü şekillendirir. Öğretmenin görevi; bilgi, kaynak, kitap, deney, düşünce veya gözlemlerden oluşan ilimi öğretmek değil elbet. Fen, Edebiyat, Türkçe, Matematik gibi ilimlerin, hayatın her aşamasında kullanacağımız temel bilgilerin değeri kuşkusuz çok büyük. Fakat ilimin yanında öğretmenlere düşen en büyük görevlerden bir tanesi de eğitim. Öğrencinin veya bireyin, toplum kurallarını, standartlarını ve doğru yaşama koşullarını kazanmasındaki en etkili sosyal süreç. Bu yüzden, öğrencilerin yetenek, tutum ve davranışlarını geliştirmesi eğitimin bir parçası. İşte bu kadar büyük bir yük onların omuzlarında. İnsanoğlu kendi çocuğuna bu olguları bahşedemezken bu meslek tüm özverisi ve sorumluluğu ile iş başında. Saatlerce ayakta kalıp, en az 40 tane öğrencinin dikkatini üzerine toplayıp, eğitim ve öğretim vermek, en zorlayıcı iş. Üstelik sürekli anlatmaktan, yüksek sesle konuşmaktan yorulan boğaz ağrıları ile kronik farenjit hastalığı da bu mesleğin en kötü cilvesi.  Dolayısıyla, küçükken söyleyip geçtiğimiz “sen bir ana, sen bir baba, her şey oldun artık bana” şarkısı yabana atılmayacak kadar anlamlı.
Onlara verilecek en büyük armağan şüphesiz başarılı olmak ve iyi bir insan olarak hayata devam etmek. Öğrencilik yıllarında, onlara verdiğimiz değeri canlı canlı göstermenin yolu da, öğretmenler günü kuşkusuz. Yılda bir kere de olsa, öğretmenler günü öğrencilerin de günü. Çünkü onlar olduğu için biz de varız ve o sıralardayız. Kanınca kararınca hediyeler, yazılan şiirler ve verilen çiçekler, geleceğimize katkıda bulunan değerlerin gülümsemesi için. Tabii ki bu kadar önemli, manevi bir mesleğe ne yapılsa az. Fakat senede bir gün de olsa, “öğretmenler günü” teşekkür niteliğinde onlara saygı duruşumuz.
Bu öğretmenler gününde öğretmenlik yaptığı zamanlardaki deneyimlerini İz Tv’de paylaşacak olan çok değerli bir eğitimci bizi bekliyor. Efsane Öğretmen olarak ünlenen Hüseyin Hüsnü Tekışık, öğretmenliğe başladığı samanlıktan bozma ilkokulundan, yazdığı 86 kitabın geliriyle kurduğu 17 eğitim kurumuna uzanan yaşam serüvenini İZ ekranlarında anlatıyor.
Mustafa Kemal’in Harf Devrimi’ni yaptığı 1928 yılında, eğitimci bir ailenin en küçük üyesi olarak doğup, eserleriyle eğitim tarihine geçmiş bir isim... Şebinkarahisar’dan bir çocuk olarak çıkıp, Sivas Öğretmen Okulu’ndan idealist bir genç olarak diplomasını aldıktan sonra, Anadolu’nun ücra köylerine Cumhuriyet idealini taşıyan bir eğitim gönüllüsü. Yazar, öğretmen, eğitimci, yayıncı, hayırsever... Hüseyin Hüsnü Tekışık, bunların hepsi.
Tek Işık belgeseli, yazdığı 86 kitabın geliriyle 13 ilde 17 eğitim kurumu, 3 araştırma merkezi, 1 öğretmen evi yaptıran, yüzlerce okula kütüphane ve laboratuar kurduran efsane öğretmen’in yaşamına ışık tutuyor. Tekışık, doğduğu evi, eğitimci dedelerini, bir Cumhuriyet projesi olarak öğretmen okullarında yetiştirilen idealist kuşakları, tayin edildiği ücra köydeki ilkokulunu, yazdığı kitapların gelirleriyle inşa ettirdiği kurumları, yerlerinde anlatıyor. Mesai arkadaşları ve yakınları, Tekışık’ın tek başına eğitim dünyasında yarattığı farkı tartışıyor. Ankara, Şebinkarahisar, Sivas ve Bingöl’de, 3 aylık bir süreçte yapılan çekimler, TBMM Üstün Hizmet Ödülü sahibi Tekışık’ın, bilgisizliğin karanlığına tuttuğu göz alıcı ışığı ekrana yansıtıyor. Eğitime adanmış bu olağandışı yaşamı, İZ’de izleyin...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
Copyright © 2013. DIGITURK ESENYURT - İletişim e-mail: seo.istanbul.tr@gmail.com
Template Creating